GüncelManşet

Seni tanıyoruz Hrant, katillerini de! Unutmuyoruz, affetmiyoruz!

“Seni tanımıyordum, Hrant, yeterince tanımıyordum, evet! Fakat gördükten sonra o gün; küskün bir çocuk gibi orada, kaldırımda, yüzükoyun uzanmış, öyle büyük, destansı, öylesine tıpatıp kendine, özgürlüğe, hak edilmiş onura benzeyen bir erinçle uyurkenki resmini! Hani, yalnız kendine değil, hayır, ölecekse, ölümü, iyi, güzel ve doğru şeyler uğruna olsun isteyecek herkese, her ölümlüye benzeyen güzellikte (…) Artık diyorum ki, kendime: vursalardı beni de, Hrant gibi, ben şahsen, zaptiyenin örtbas muşambasıyla değil, hayır, Agos gazetesiyle örtsünler isterdim cesedimi…” (26 Ocak2007 Cahit Koytak)

 

Sekiz yıl istihbarat kavgalarıyla kaçan gerçek katilleri; turlu oyuna/politik ve iktidar kavgasına alet edilen, sorumlu emniyetçileri korumak için yıllarca süründürdüğü davayı; “Tam operasyon yapacaktım ki görevden aldılar beni” diyen savcının pişkinliğini iyi tanıyoruz. Ölüm haberi alındığında hala pek çok fotoğrafta görülen (“hemen nasıl hazırlamışlar, kesin önceden biliyorlardı” diye nice komplo teorisine konu olmuş) o posterler birkaç saatte hazırlanırken herkesin ağladığını birbirinden saklamaya çalıştığını, Rakel Dink’in, sevgilisinin katili için “esas sorgulanması gereken bir bebekten katil yaratan karanlık” dediğini iyi hatırlıyoruz.

Sessizlik cağrısı yapan Rakel Dink’le, “Affetmeyeceğiz” diyen kalabalıklar arasındaki dayanışmayı; zorba bir devletin çöllere sürdüğü bir halkın evladının anmasında konuşurken, o çöllerde bugün zulüm altında savaşla boğuşan bir halka sırt çevirenlerin de gayet farkındayız. Mahkeme önündeki uzun bekleyişleri, 19 Ocak gecesi adını ilk kez duyduğu Hrant Dink’in delik ayakkabısından etkilenerek soluğu cenazede alan gençleri ve Hrant’ın devrettiği mücadeleyi yeniden yazmamız gereken günlerden geçiyoruz.

 

Devlet Çanakkale ile avunadursun, peki soykırım?

Tam 8 yıl önce, devlet destekli faşist örgütlenmelerin hedef gösterdiği ve nihayetinde öldürdüğü bir Ermeni’ydi Hrant. Yazdıklarından ötürü devletin hedefinden bir türlü çık(a)mayan bir gazeteci, ayrıca kendisinin bizzat teşekkür ettiği devrimciliğin kültürüyle şekillenmiş bir Ermeni.

Biliyorsun Hrant, bir süre önce 2015’e ayak bastık. Devlet katında hummalı bir faaliyet var. 2015’i “ÇanakkaleZaferi”nin 100. yılı olarak kutlamak istiyorlar. 2015’in “ErmeniSoykırımı”nın 100. yıldönümü olduğunu görmezden gelerek, üstünü örterek.

Biliyoruz, biliyorsun; kimileri “Ne soykırımı, asıl Ermeniler bizi arkadan vurdu; asıl onlar Türkleri katletti” diyecek.

Biliyoruz, biliyorsun; kimileri “Evet bir şeyler oldu ama buna soykırım denmez, olsa olsa mukatele, yani karşılıklı katletmeler yaşandı” diyecek.

Biliyoruz, biliyorsun; kimileri “Olan tehcirdir. Ermenilerin sadece yerleri değiştirilmiş. Osmanlı İmparatorluğu’nun başka bir bölgesine nakledilmişlerdir

 Biliyoruz, biliyorsun; kimileri “Niye ille soykırım terimi üstünde tepiniyorsunuz.

Bakın Ermeniler bile bunu ‘metz yegern’ yani büyük felaket diye adlandırıyorlar” diyecek.

Ve biliyoruz, biliyorsun; sahici bir yüzleşme, yakın tarihle gerçek bir hesaplaşma yerine milliyetçi, hatta ırkçı önyargılar havada uçuşacak, birbirini anlamak yerine karşısındaki, kendisinden farklı düşüneni her anlamda “bitirmek” isteyenler öne çıkacak.

Hatta 2015 gelmeden başladı bile. Haberin oldu mu bilmiyoruz, İzmir’de 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde bir yardımcı doçent öğrencilerine ödev verdi, “Ermeni sorunu, ortaya çıkışı vesözde soykırım iddialarına karşı, Türkiye’ninsoykırım yapmadığını belgelerleaçıklayın” diye buyurdu.

 

Bulun(a)mayan failler!

9 Ocak 2007 tarihinde saat 15.00′te tek kurşunla öldürüldü Hrant. Bazen şeytan ayrıntıda gizlidir derler. Çünkü ona sıkılan tek kurşun, oldukça tanıdıktır; kontrgerilla taktiğidir. Faşist devletin öldürme taktiğidir. Hrant İstanbul’un göbeğinde Şişli’de bu şekilde katledildi.

Burada size dava surecinden hiç bahsetmeyeceğiz, çünkü dava bu devlet tarafından görüldüğü surece bahsetmesek de olur. Bu yüzden de sokaklardaki onbinler “Biz bitti demedenbu dava bitmez” sloganları atarak yürüdü, yürüyor Agos’un önüne. Çünkü biliyor devletin, en fazla kendi tetikçilerini yem edeceğini; asıl emri verenleri yargılamak bir yana dursun, terfi ettireceğini. Bunu Hrant’tan önce de tecrübe etmişlerdi, sonra da çokça gördüler; Ethem’in katili Şahbaz’ın terfisinden örneğin.

 

Ama biz tanıyoruz ve unutmayacağız!

“Hepimiz Ermeni”yiz sloganının anlamını kavramayıp “Hepimiz Türk’üz” diyerek olayın trajedisini katmerleyenleri ya da “Hepimiz insanız” diyerek daha hümanist olduklarını

düşünen sahte aydın ve sözde insanları!

 

Unutmayacağız!

Türklüğü aşağılamaktan yargılandığı davaya “müdahil” olarak katılıp küfürler ve hakaretler yağdıran “Büyük Hukukçular” Derneği üyesi Av. Kemal Kerinçsiz’i, Emekli General Veli Küçük’ü, “Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi” sözcüsü Sevgi Erenol’u.

 

Unutmayacağız!

Hrant Dink’i bilirkişinin “Hakaret içermiyor…” raporlarına rağmen 6 ay hapsine karar verenleri de; sonrasında AİHM’e açtığı davada “Türklüğe hakaretten yargılanmasını uygun gören” ve “Bu yazısı ile Turk halkını tahrik etmiştir, yazısı nefret suçudur” şeklinde savunma yapan bu devleti de!

 

Unutmayacağız!

CHP Milletvekili Canan Arıtman’ın ABD ve İsvec’e tepki olarak Turkiye’de yaşayan Ermenileri sınır dışı etme fikrini; dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün annesinin Ermeni olduğunu bir hakaretmiş gibi söylemesini ve Abdullah Gül’ün de Ermeni sözcüğünü hakaret olarak alıp dava açmasını!

 

Unutmayacağız!

Hrant ve arkadaşlarının düzenlediği Ermeni Konferansı ile ilgili Meclis kürsüsüne çıkıp “Arkamızdan hançerliyorlar” diyerek hedef gösteren Cemil Çiçek ve türevi azmettiricileri de!

 

Unutmayacağız!

Hrant’ı 2004 yılında makamına çağırıp tehdit eden İstanbul Valisi Muammer Güler’i ve onu 1. Sıradan milletvekili adayı gösteren R. T. Erdoğan’ı da! Erdoğan’ın kendisine “Afedersiniz bana Ermeni dediler” diyerek hakaret edildiğini söyleyişini de!

 

Unutmayacağız!

Bu cinayeti basitleştirip “Bir yabancı gizli servisin organize ettiği veya 3–5 tane şuursuz maşanın tertiplediği cinayet yüzünden” diyen Yılmaz Özdil’i! Katiller ile ilgili “Kahvede okey oynayan gençler” diyerek olayın arkasındaki örgütü ve devleti ustu acık şekilde örtbas etmeye, asıl katili gizlemeye çalışan Ertuğrul Özkök gibileri de.

 

Unutmayacağız!

Daha önce Ermeni lafını bile ağızlarına almaktan çekinirken; ölümünden sonra tüm açıklamalarına ve yazılarına “Hrant çok sevdiğim bir arkadaşımdı” ya da “Güvercin güzellemeleri” ile başlayan, bu olaydan kendilerine pay çıkarmaya çalışan sözde aydın köşe yazarlarını da.

 

Unutmayacağız!

Ülkedeki her katliamı, her cinayeti “AKP’yi hedef alan olaylar” diyerek asıl gerçekten uzaklaşmamıza neden olan, AKP’den gayrı her şeyi sadece bir ‘ayrıntı gibi gören; dava sonucunu yorumlarken “Henüz dava bitmedi, beklemek lazım” diyerek işi pişkinliğe vuranları da.

 

Unutmayacağız!

Ölümünün üzerinden henüz 10 gün geçmişken statlarda megafonla “Ayağa kalkmayan Ermeni” olsun diyenleri de; bu söylemlere çanak tutup maça beyaz berelerle gelerek ateşi harlayanları da.

 

Unutmayacağız!

Evet; katilleri biliyoruz!

Devleti ve çocuklarını unutmayacağız!

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu