GüncelMakaleler

ANALİZ | Suriye Seçimleri: % 95 Esad, % 5 Beşar…

"Seçim gösterisi, Suriye halkının çıkarına değil Rejimin varlığının devamı için hayata geçirildi. Bu gösteri Şam iktidarını bölgede rahatlatan bir enstrümandan öteye geçmeyecektir."

On yıllık bir iç savaş süreci yaşayan Suriye’de, rejim, kendisini yeniden tahkim edebilmek ve dosta-düşmana “hala ayaktayım” mesajı verebilmek için 26 Mayıs’ta seçimlere gitti. Rejimin kendi verilerine göre seçime katılım oranı % 78.64 oldu. Bu, rakamsal olarak 14.2 milyon kişiye tekabül ediyor. Beşar Esad’a rakip olarak iki aday daha seçime katıldı.

Rejim “karşıtlığı” ile bilinen Mahmud Ahmed Muri ile BAAS ile önceki dönemlerde ittifak halinde bulunan Arap Sosyalist Birlik Parti üyesi Abdullah Sallum Abdullah’ın aldıkları toplam oy oranı % 4.5 olarak açılandı.

Beşar Esad’ın ise % 95.5. Bu açıklamaya göre yaklaşık 13.5 milyon kişi Esad’ı seçmiş oluyor.

Seçim süreci başlatıldığında en kritik nokta Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖ)’nin ve Suriye Demokratik Meclisleri (SMD)’nin alacağı tavır oldu. Yapılan görüşmelerde rejim, SMD ve KDSÖ’nün demokratik seçim, eğitim ve yargı alanındaki kimi taleplerini kabul etmeye yanaşmadı.

SMD açıklama yaparak seçimin demokratik atmosferde gerçekleşmesinin mümkün görünmediğini, dolayısıyla seçime katılmayacaklarını duyurdu. KDSÖ yönetimi de bölgede seçim sandıklarının kurulmayacağını ilan etmiş oldu.

Rejim, faşist TC devletinin işgali altındaki bölgelerde de seçime katılım olduğunu açıkladı ancak katılım oranı hakkında bilgi vermedi. Seçim, esasta Rejimin kontrolü altındaki bölgeler ve bazı Suriye dış temsilcilikleri ile sınırlanmış oldu. 2011 yılından bu yana yapılan ikinci seçim pratiği ile Esad rejimi kendisine 7 yıl daha iktidar garantisi vererek, aile hanedanlığının ömrünü neredeyse 60 yıla çıkarmaya odaklanmış durumda.

İsyanın sembol kentlerinden olan Duma’da oy kullanan Esad, seçimleri her ne kadar bir meydan okuma olarak lanse etse de Rejim sahiplerinin devlet ve bölge üzerinde bir hakimiyet sağlama sorunu yaşadıkları ortaya çıkmaktadır.

Deraa’da bulunan Rejim karşıtlarının boykot çağrısına ve bombalama eylemlerine rağmen seçime katılımın gerçekleştiği açığa çıkmış oldu. Yaşanan on yıllık ekonomik yıkımdan, 6 milyonu aşan dış göçten, işgallerden ve direnişlerden sonra Suriye’de mevcut durum farklılaşmış, Özerk Yönetim’in yanı sıra TC de işgal alanlarını genişletmişti. Şam iktidarı, tüm hakimiyeti Rusya’nın eline vererek süreci aşmaya çalışmıştı ve bu durum bugün de esasta devam etmektedir.

Böylesi bir tabloda Suriye halkı, Esad’ı hala bir çözüm gücü olarak görebilmektedir. Ancak esasen bir alternatif güç yaratılamadığından halk genel olarak Esad rejimine tabi durumdadır.

Avrupalı emperyalist devletlerin, TC’nin ve ABD’nin bilindik “seçimi tanımama” açıklamalarına karşı Esad’ın bir “meydan okuma” tavrı ile seçimle yaşanan sürecin niteliksel olarak değişmeyeceğinin işareti verilmektedir. Esad rejimi ise bir yandan kendi saflarını tahkim ederken diğer yandan bölge çapında varlığını koruyacak girişimler amaçlamaktadır. Özellikle Arap Birliği çerçevesinde etki gücünü artırma yoluna giderek kendisini kuşatan siyaseti boşa çıkarma adımları atacaktır.

Bu da yeniden Suudi Arabistan başta olmak üzere “müzakerelerin başlayacağı” anlamına geliyor. Bu görüşmelerde Rejimin istekleri (ihtiyaçları) ise ortada; en temel mesele ekonomik kuşatmanın yarılması, ABD’nin bir şekli ile baypas edilerek ülkeye sıcak para, sağlık ve temel gıda ürünlerinin akışının sağlanması, bu anlamda Körfez ülkeleri ile ilişkilerin yeniden başlatılması… Arap Birliği’ni bu temelde bir kaldıraç olarak görülmektedir. Şam iktidarı diğer yandan Rusya ve İran üzerinden yürüttüğü uluslararası müzakereleri kendi denetimine alma gayreti içindedir.

 

Esas Sorun İran Etkisi

Ekonomik olarak darboğazı aşmak için Ekonomi Bakanı Muhammed Samir Halil, Rusya ziyaretinde ülkenin yatırımları çekme konusunda güçlü potansiyeli olduğunu açıkladı. Samir Halil’in açıklamalarından Şam hükümetinin vakit kaybetmek istemediği ortaya çıkıyor. Yeni yasal düzenlemeler yapılarak özellikle Rusya-Çin kutbunun daha fazla ekonomik yatırım yapması ve devletin tüm teşvik imkanlarının seferber edileceği konusunda işareti vermiş oldu.

Rejimin bu hedeflere ulaşabilmesi için yapmak istediği görüşmeler öncesinde güçlü bir iktidar imajı yaratması oldukça önemliydi. Bu anlamda yapılan seçimlerin büyük oranda Esad’ın kazanması gerekiyordu. Rejim tüm kodlamaları bu temelde gerçekleştirerek sonuçların % 95.5’ini Esad’ın lehine sonuçlanması sağlandı.

Seçimlerin demokratik ve özgür bir ortamda gerçekleşmemiş olması ile halkın Esad’dan başka alternatif bir gücü görememesi, ortaya böylesi bir seçim sonucunu çıkarmıştır. ABD ve AB’li emperyalist devletlerin engelleyemediği nokta buradadır.

Teşvik ettikleri gerici güçlerin İdlib dolaylarına çekilmeleri, Rejimin tekrar Rusya’nın yoğun desteği ile ayakta kalmasını sağlamıştır. Suriye halkı genel olarak yaşanan bunca süreçten sonra Esad’ı hala iktidarda görmekte ve devamını istemektedir. Bu istem tamamen yıkımın ve ambargo koşullarının bitmesine yöneliktir. Ancak Suriye halkının bu istemi emperyalistlerin nezdinde bir değer ifade etmemektedir. Aksine emperyalist güçlerin Suriye’yi yeniden paylaşma arzuları devam etmektedir.

Rejim kendi seçim sonuçlarını arkasına alarak farklı hamlelerde bulunma talebine karşılık, bölge devletleri ve İsrail-ABD güçlerinin sürece özgü en temel taktiği İran’ın yalnızlaştırılması ve kuşatılmasıdır. Bu istem BAAS Rejiminin iktidardan uzaklaştırılmasından daha önemlidir. ABD ve AB’li emperyalistlerin tüm pratikleri son tahlilde Rusya-Çin kutbunun kuşatılması üzerine kuruludur. Bu kuşatma adımlarının en önemli durağı İran’ın bölge siyasetinde geriletilmesi ve yalnızlaştırılmasıdır. İran’ın Yemen’den Suriye ve Lübnan’a kadar uzanan milis güçlerinin varlığı, İsrail-ABD güçlerinin hedefi anlamına gelmektedir. Önümüzdeki süreçlerde bu bağlamda baskı ve fiziki saldırı politikaları gündeme gelebilecektir.

Esad rejimi karşıt güçler arasında daha kabul görülür bir pozisyona doğru gitmektedir. Başta TC olmak üzere birçok bölgesel güç ve uluslararası emperyalist güçler, Esad’ın iktidardan gitmesini güçlü bir şekilde talep etmemektedir. Zira İran üzerinde kurulacak baskı ve kuşatma siyaseti bir adım daha öne çıkmış durumdadır.

Rejimin temel BAAS’çı politikaları gereği, Özerk Yönetim ve SDM’nin demokratikleşme taleplerini karşılaması mümkün görünmemektedir. Bu durum Rejimin zayıf halkasını oluşturmaktadır. Eğitim alanında ve yargı alanında önerilen karşılıklı tanınma prosedürlerinin Rejim tarafından reddedilmesi, Esad rejiminin Kürt sorununa bakış açısını net olarak ortaya koymaktadır. İnkar ve imha siyasetinin Rejim saflarında politikanın esasını oluşturduğu görülmektedir.

Seçimlerin Esad’ın kazanması üzerine kurulması Rejimin bekası açısından vazgeçilmez bir noktada durmaktadır. Dolaylı veya dolaysız bir biçimde tüm halkın Esad’ın seçimine göre yönlendirmesi tamamlanmış bulunmaktadır.

Bu açıdan rakiplerin seçimi de bu çerçevede olmuştur. Kabul edilebilir düzeyde bir “demokrasi” ve seçim tiyatrosunun sergilenmesi ile Esad, önümüzdeki süreçte daha atak bir politika izleyecektir. Ancak savaş tamtamlarının çalındığı Ortadoğu coğrafyasında rejimin eski gücüne kavuşması oldukça zor görünüyor. Seçim gösterisi, Suriye halkının çıkarına değil Rejimin varlığının devamı için hayata geçirildi. Bu gösteri Şam iktidarını bölgede rahatlatan bir enstrümandan öteye geçmeyecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu