Kadın

Ya bir fıtrat kaç para?

Roboskî katliamının ardından köşeye sıkışan dönemin başbakanı, şimdinin cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan; kadın düşmanlığını konuşturmuş ve “Her kürtaj bir Uludere’dir” diyerek kadın bedenine el uzatmıştı. O dönemde sokaklara dökülen kadınlar “Kürtaj değil, Roboskî katliam” diyerek bu saldırıya karşılık vermişti. Erdoğan, Roboskî katliamının üzerini örtememiş, ancak o günden bu yana kadınlara kürtaj adeta yasaklanmış ve somutta bu uygulamalarla karşı karşıya kalan kadınlar üzerindeki baskı yoğunlaşmıştı. Adeta iç savaş verilerini anımsatan işçi katliamları ve Kobanê gündemi arasında sıkışan Erdoğan, yine çareyi kadınlara dil uzatmakta buldu. Kadınla erkeğin eşit olamayacağını iddia eden Erdoğan, bunun “fıtrata ters” olduğunu söyledi. Bunu da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında etkinlik yapan kendi erkek “kadın kurumlarının” bir etkinliğinde dile getirdi. O kadar pervasızdı yani! 24 Kasım’da Erdoğan’ın gerçekleştirdiği bu konuşmanın ardından gerçekleşen tüm 25 Kasım eylemlerine bu açıklamaya dönük tepkiler damgasını vurdu. Bizler açısından da durum böyleydi. Şiarlarımız ve yönelimimiz buna dönüktü. Erdoğan’ın bu her iki açıklamasından bir kez daha ikna olduğumuz bir durum var ki; o da, kadın bilinçlenme ve özgürleşme mücadelesinin, devlet mekanizması karşısında verilmesi gereken “en devrimci mücadelelerden” biri olduğudur. Erkek egemenliğini, kendisine temel zeminlerden biri edinen bu baştan aşağı kokuşmuş sistem, toplumsal cinsiyet rollerinin derinleşmesini sağlamayı ve buradan hem kendi sistemini sürdürmeyi hem de kadınları “feminist olanlar ve olmayanlar” diyerek birbirinden ayırmayı, çatıştırmayı hedefliyor. Bunu da ülkenin gündemini belirleyen önemli başka bir gündemin üzerini örtmek için kullanıyor.(Bu da önemli ve ayrı bir tartışma konusu aslında!) Peki, Erdoğan’ın yeni bir kadın düşmanlığı ile daha da anlamlı bir hale gelen bu 25 Kasım sürecine biz ne kadar dâhil olabildik, sözümüzü ne denli söyleyebildik?

Ekim buluşmamızdan tüm alanlardan gelen kadınlarla 25 Kasım’ın politik gündemini belirleyip, 25 Kasım örgütlenmesinin alanlardaki komisyon çalışmaları için bir fırsat olması yönelimiyle çıkmamız önemli bir adımdı. Ve gerçek manasıyla 25 Kasım, bu konuda adımların atıldığı, komisyonların kurulduğu, alanların toplantılarını almaya başladığı bir dönem oldu. İranlı Reyhaneh Jabbari ile Rojavalı Arîn Mirkan’ın, yine Kobanê sürecinde şehit düşen Kader Ortakaya’nın sınırsız ve tavizsiz direnişini politik yönelim olarak önümüze koymamız sürece uygun bir yönelimdi ve hem bizim hem de etkide bulunduğumuz kadın kitleleri üzerinde yansımasını bulduğunu söylemeliyiz.25 Kasım hazırlık süreçlerindeki hareketliliğimizin, çalışmalarımızın süreklileşmesi açısından umut vadeden bir yanı olduğu açıktır. Diğer yandan bu süreçte döviz hazırlama anlarımızdan eylem anlarımıza kadar tüm çalışmalarımızı hem birbirimizle hem de sosyal medya aracılığıyla paylaşmamızın da çalışmalarımıza canlılık kattığı ortadadır. Şimdi hedefimiz Şubat ayında gerçekleştireceğimiz cinsel şiddete karşı konferansın çalışmasını en iyi şekilde örebilmek. Komisyonlar aracılığıyla bu çalışmayı hakkıyla yerine getirebilmek…“Fıtratımıza ters” olsa da biz bu işi başarabileceğimize inanıyoruz. Yeter ki isteyelim, yeter ki adımlarımızı duraksamadan atmaya devam edelim!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu