Manşet

TKP/ML tutsaklarından kamera saldırısına tepki

TKP/ML TİKKO davası tutsakları, Sincan 1 Nolu F Tipi Hapishane’de takılması planlanan ve havalandırma ile hücrelerin (yani tutsakların yaşam alanlarının) 24 saat izleneceği kamera sistemi saldırısına karşı tavırlarını aktaran bir mektup kaleme aldılar. Gazetemize gönderdikleri mektupta tutsaklar şunları söylüyor:

“Sincan 1 Nolu F Tipi Hapishane idaresi, uzun süredir gündemde olan havalandırmalara kamera takmak için hazırlık yapıyor. Alt yapı çalışmaları bittiğinde, tutsakların yaşam alanı olan hücre ve havalandırmayı görece şekilde kameralar takılacak. Bu durum, devrimci ve diğer tutsaklara yönelik yine bir saldırı, tecritin ağırlaştırılmasıdır.

Hapishanelerde kamera sistemi baştan beri uygulanmakta. Fakat doğrudan yaşam alanlarına dair kameralı uygulama L ve T tipi hapishanelerde başlatıldı. Bu hapishanelerde hücre ve havalandırmalarda kamera mevcut. F Tiplerindeki kamera sistemi ise sadece çatı, malta ve koridorlarda vardı. Şimdi yeni uygulama-saldırıyla devrimci ve diğer tutsakların özel yaşam alanı olan hücre ve havalandırmayı aynı anda görebilen kameralar takılıyor. Saldırı ilk olarak Bolu ve Kırıklar F Tipi Hapishanelerde başlatıldı. Devrimci tutsaklar bu saldırıya kameraları kırarak yanıt verdiler/veriyorlar.

Havalandırmaya kamera takma gerekçesi ‘güvenlik’ olarak belirtilse de durum ‘güvenlik’in ötesi bir anlam taşıyor. Zira, F tipleri şu anki haliyle zaten ‘yüksek güvenlikli’. Dolayısıyla kamera uygulaması-saldırısı “güvenlik” için denecek kadar masum değil, doğrudan tüm tutsaklar üzerinde tecrit işkencesinin artırılması ekseninde yeni bir saldırı dalgasıdır.

Bu saldırı dalgası AKP hükümetinin iç politikadaki (dış politikada da) saldırgan-faşist tavrının bir yansımasıdır. Taksim İsyanıyla birlikte toplumsal muhalefetteki uyanış, kitlesel protesto ve çatışmalar ve devrimci hareketin ivme kazanması karşısında AKP hükümetinin muhalif güçleri bastırma-sindirme-susturma politikasının bir yansımasıdır. Devrimci, demokratik, yurtsever güçlere karşı sokaklarda, meydanlarda gaz bombaları, plastik mermi, kimyasal tazyikli su ve palalarıyla estirilen devlet terörünün, faşist yöntemlerin bir yansımasıdır. Geçmişten bugüne, mücadele ve direnişin ivme kazandığı her süreçte hapishanelerdeki devrimci tutsaklar da susturulması-sindirilmesi ve boyun eğdirilmesi gerekenlerin ilk sırasında yer almıştır. Bundan sonra da bu, böyle olacaktır.

Bundan dolayıdır ki hapishanelerdeki tutsak devrimcilere dair tüm saldırılar dışarıdaki siyasi gelişmelerden hiçbir zaman bağımsız olmadı/olmayacak. Bağımsız olduğu ya da salt hapishane idaresinin bir politikası olduğu düşünülemez/düşünülmemelidir de. AKP hükümeti, daha Ağustos ayında “istihbarat aldık, yeni Gezi eylemleri olacak” diyerek muhalif güçlere karşı dışarıda faşist saldırıları başlattı. Eş zamanlı olarak içeriye dönük saldırı dalgası da başlatılmış oldu.

Bizlerin tutsak oluşumuz, köle olduğumuz anlamına gelmiyor. Temel demokratik hak ve özgürlüklerimizden yoksun olduğumuz anlamına gelmiyor. Tüm haklarımızdan mahrum olacağımız anlamına hiç gelmiyor. Tecrit sistemi hem mekan, hem de yürürlükte olan yasal mevzuat (Ceza İnfaz Kanunu) olarak başlı başına zaten bir işkencedir. Tecrit işkencedir. F tipleri açıldığından bugüne disiplin cezaları başta olmak üzere değişik yöntem ve keyfi uygulamalarla tecrit, devrimci tutsaklar üzerinde sürekli ağırlaştırılıyor. Havalandırmaya, hücrenin içini dahi görebilen kamera takılmasıyla tecrit işkencesi, psikolojik işkence yöntemiyle ağırlaştırılmak isteniyor. 24 saat her hareketimiz, davranışımız, kişisel hal ve durumlarımız, bir bütün her şeyimiz izlenerek, özel yaşam dokunulmazlığı hakkımız çiğneniyor. Tecrit altında birçok temel hakkımız kısıtlanmışken 24 saat gözetlenerek daracık olan yaşam alanımızda hiçbir özel yaşamımız kalmıyor. Diğer temel haklarımızda olduğu gibi özel yaşama dokunulmazlık hakkımız da gasp ediliyor.

Hücre içini dahi gören kamera sistemi saldırısı, halkımızın lanetlediği röntgenciliktir. Argo deyimle dikizlemedir. Kelimenin tam anlamıyla tacizdir. Siyasi ve ideolojik anlamıyla ise insani kişilik erozyonudur.

Bizler birer işkence objesi değil, devrimci tutsaklarız. Siyasi bir kimliğe, devrimci kişiliğe ve insani onura sahibiz. Dünden bugüne, tecrit işkencesinin F tipleriyle en ağır haliyle yaşama geçirildiği 19 Aralık katliamı dahil tüm teslim alma, boyun eğdirme, yıldırma yöntemlerine, politikalarına karşı taviz vermedik. Bugün de devrimci kimliğimize, kişiliğimize ve de onurumuza yönelik tüm saldırılara karşı aynı tavrı göstererek taviz vermeyiz/vermeyeceğiz. Kameralı taciz saldırısı da doğrudan psikolojik bir işkence olarak; baskı oluşturma, tedirginlik yaratma, sürekli izlenerek suçluluk duygusu hissettirme ve tecriti derinleştirme vb. amaçlar taşıyor. Aynı zamanda devrimciliğimizi, insanlık onurumuzu çiğneyerek bizleri hiçleştirmeye çalışıyor.

Amaçlanan, niyetlenen, hedeflenen her ne olursa olsun, hiçbir saldırı, işkence devrimci irade karşısında, tarihsel süreç içerisinde varlığını sürdüremedi. Bizler her daim, kimliğimize, kişiliğimize ve insanlık onurumuza dair yapılan saldırılara devrimci irademizle yanıt verdik, bundan sonra da öyle yapacağız. Sözümüz açıktır: Devrimci irade teslim alınamaz!”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu